SANDIKÇI ŞÜKRÜ DESTANI
Sandıkçı Şükrü zamanının şöhretli bir eşkiyası idi. Hakkında pek çok destan yazılmıştı. “Rize Halk Şairleri” eseriyle tanıdığımız Süleyman Kazmaz, Sandıkçı Şükrü hakkında yazılmış birkaç destanı eserine almış ve bu arada Çayelili şair Salih Kâhya’nın destanını da yer vermişti.
Biz buraya, Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu’nun “Kuzeydoğu İllerimiz Ağızlarından Toplamalar” adlı eserinde yer alan ve Balsu Mahallesinden Nazım Yılmaz’dan naklen aldığı bir destanı sunuyoruz.
Destanların içeriğinden anlaşılacağı üzere, Sandıkçı Şükrü, Perili ailesiyle arasında vuku bulan bir bir ihtilaf üzerine, (bir tapu meselesi) 1886 tarihinde bir adam öldürür ve hapse girer. Hapisten firar edip dağa çıkan Sandıkçı Şükrü, ölümüne kadar pek çok eşkiyalık olayı ile birlikte anılır. Evini yapmak için tuğla gasbetmek, bir mısır tüccarının mısırlarını zorla alıp fakir fukaraya dağıtmak gibi.
Sene bin üçyüz yirimi tamam
Rize şehrinde okundu ferman
Dünyada kimseye kalmadı inan
Bu fani dünyaya itibar olmaz
Üçyüz iki tarih nefsume uydum
Deloldum şeytana, bir cana kıydum
Defterume katil ismini koydum
Devir dünya daim kimseye kalmaz
Kardaşum Aslan gönlümün yarı
Ondan sonra bağa dünyadur zarı
Ayruldum Aslan’dan attum dünyayı
Gidince kardaşum oldi fedayı
Yürekten yananın dumanı olmaz
108
109 |