sözlüğü adlı kitapta ruus hocası ile huzur hocası tabirleri aşağıdaki gibi anlatılmaktadır:
Ruus Hocası: Medreseden icazet alıp yedi yıl çalışanlar, İstanbul’da imtihana girip ders okutmak ruhsatı alırlardı ve devletten maaş almaya hak kazanırlardı. Medreseler kapandıktan sonra da kayd-u hayat şartıyla maaş alan Rizeli hocalardan bazıları şunlardır: Eski müftülerden İkizdereli Yusuf Tolon, Eski Müftülerden Hafız Yusuf Karali, Çalıklı Dursun Efendi, Salahalı Kaytaz Osman ve kardeşi Mahmut Efendi.
Huzur Hocası: Padışahlık zamanında İstanbul hocalarından bir kısmı Ramazan ayı içinde saraya davet edilir ve burada padışah huzurunda ve kendi aralarında bir dini konuyu ele alıp tartışırlardı. Ramazan ayında, haftada bir gün ve bir saat olarak yapılan bu toplantıya bazen devletin ileri gelenleri de katılır ve tartışmalara iştirak ederlerdi. Her ders için saraya on hoca davet edilir ve bu on hocanın kendi aralarından belirlenen bir başkanı bulunurdu. Huzur-u Humayun baş müderrisi genellikle tefsir kitaplarından bir metin okur ve bu metin üzerine tartışırlardı. Bu dersler ilme ne kadar önem verdiğinin bir nişanesi sayılırdı.
Müderrisler için saraydaki Huzur-u Humayun derslerine davet edilmiş olmak, büyük bir şeref ve paye idi. Bu derslere çağrılan müderrislere sarayca bir takım elbise verilir. Ve bunlar Huzur Hocası olma sıfatını taşırlardı. Bu sıfatı şerefle taşıyan hocalardan biri de Çayelili Çataklı Osman Hilmi Efendi idi. Şairler köyünde bulunan mezarının kitabesinde “Huzur-u Humayun Hocalarından” diye yazılmaktadır.
14
14 |